BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE
BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE – GRİGORY PETROV
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Rus yazar Grigory Petrov tarafından kaleme alınmış 1923 tarihli kitaptır.
Yazar Grigory Petrov’un çeşitli aralıklarla çıktığı Finlandiya seyahatlerindeki notlardan oluşan eser 1800’lerin son döneminde Finlandiya halkının içinde bulunduğu durumu, cehaletten kurtulmak için başta Johan Vilhelm Snellman olmak üzere ülkedeki bir avuç Fin aydının verdiği olağanüstü mücadeleyi anlatır.
Türkçeye ilk defa 1928’de Ali Haydar Taner tarafından çevrildi.1930’da yeni alfabeyle yeniden basıldı. 1936’daki baskıyı Maarif Vekaleti üstlendi ve öğretmenler için yayınlanan Terbiye Dergisi abonelerine ücretsiz dağıttı.1928’den 2008’e kadar en az 41 baskısı gerçekleşen kitap, günümüze kadar en çok çevrilen ve yayımlanan yabancı kitaplar arasına girdi. Yayımlandığı devirde Türk aydını ve Türk bürokrasisi, bu kitabının içerdiği fikirleri, ülkede uygulanması gereken bir eğitim ve kalkınma programı olarak kabul etmiştir. Çeşitli kaynaklarda Mustafa Kemal Atatürk tarafından askeri okullarda okutulması ve öğrencilere tavsiye edilmesi istendiğinden bahsedilmektedir
Kitabın Atatürk üzerinde etkisi:
Mustafa Kemal’in okuduğu bu kitapta (Petrov,2007) en çok et-kilendiği konular; insanların verdiği emek ve çalışma, yeni bir devlet kurma ideali, milli bir dil ve tarih yaratma çabası, herkesin ülkesini düşünerek kültürel bir savaşın verilmesi, çevre bilincinin kazandı-rılması, kadın haklarına önem verilmesi, aydınların halka inerek halka yol göstermesi, köyün aydınlatılması, akıla ve bilime dayalı öğretmenlerin yetiştirilerek eğitim seferberliğinin başlatılması gibi konular olmuştur.
Atatürk, eğitime, öğretmenlere büyük önem vermiş; Türkiye Cumhuriyetini çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma yolunda birincil sorumluluğu onlara yüklemiştir. Onları iyi yetiştirmek, ihti-yaçlarını karşılamak, halkın motivasyonunu yükseltmelerini sağla-mak için çaba sarf etmiştir.
Snelman’ın Finlandiya’da aydınların yapmaları gereken çalış-maların bir benzerini Milli Mücadelede Türk aydınları yapacaktır. Özellikle Eğitim kadroları, öğretmenler bu moral ve motivasyon ça-lışmasında gerek Mustafa Kemal tarafından gerekse Maarif Bakanı Mustafa Necati tarafından desteklenecektir. Atatürk öğretmenleri fedakâr çalışmalarından dolayı önemsiyor, irfan ordusunun kıymeti-nin öğretmenlerin kıymeti olduğunu ifade ediyordu.
Öğretmenlere ücret-siz dağıtılmıştır.
KİTAP TÜRKİYEYE NASIL GELDİ?
İlk olarak sırpça Hayatın Mimarları ismiyle ilk baskısını yapan kitap Bulgarcaya çevrilirken “Beyaz Zambaklar Ülkesinde olarak değiştiriliyor.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı ilk olarak 1923 yılında Saraybosna’da basılmıştır. Daha sonra ise Bulgaristan’da bulunan aydın türkler tarafında Türkçeye çevrilmiştir. Sonrasında ise kitap büyük ilgi görmüş ve kısa zamanda Kuranı kerimden sonra en çok okunan eser haline gelmiştir.
Eser o dönemde birçok dile çevrildi. Başta Türkiye’de olmak üzere, Bulgaristan’da ve Yugoslavya Krallığı’nda en çok beğenilen eserlerden biri haline geldi. Petrov’un kitaplarının başarısı Türkiye’ye göç eden Bulgaristan Türkleri yoluyla Türkiye’ye ulaştı. Eser, 1928 yılında Bulgarca’dan Türkçe’ye çevrilip basıldı. Özellikle Ali Haydar Taner’in çevirisi ile yayımlanan Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı yapıt, Türkiye’deki aydınların dikkatini çekti. Kitabın içindeki fikirler ülkede uygulanması gereken bir eğitim ve kalkınma modeli olarak görüldü. Eser, 2008’e kadar dört defa Türkçe’ye çevrildi ve en az kırk bir baskı yaptı.
AB’nin genişlemeden sorumlu komiseri Oli Rehn, 5 Temmuz 2007’de İstanbul’da yaptığı “Türkiye’nin AB’ye girişinde Finlandiya’nın rolü” konuşmasının hemen neredeyse tamamını “Beyaz Zambaklar Ülkesinde”ki kahramanlara ayırır ve şöyle der: “Türkiye ve Finlandiya’nın siyasi mitolojisindeki önemli benzerlikler de dâhil iki ülke arasındaki önemli bir tarihi bağlantıyı hatırlatmak istiyorum. Bu bağlantı, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Kemal Atatürk’e kadar geri gider. O, Gregory Petrov’un ünlü “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabını Türk eğitim kurumlarında zorunlu bir kitap olmasını istedi. Kitap, Fin ulusal kalkınmasını ve milli düşünür J.V. Snellman aracılığıyla eğitim ve sivil toplumun önemini açıklar. Atatürk’ün aynı zamanda, daha sonra Kış Savaşı’nda Fin bağımsızlığının lideri ve Batı Demokrasi savunucusu General Mannerheim’in bir hayranı olduğu da bilinmektedir. Dahası, 1956’dan 1981’ kadar çok uzun süre Finlandiya başkanlığını yürüten Urho Kekkhonen gençliğinde Atatürk devrimlerini okumuştur. Finlandiya bağımsızlık ve kalkınmasında Snellman ulusal bir düşünür; Mannerheim bir asker ve stratejik lider; Kekkhonen ise bir devlet adamıdır. Türkiye’de ise tüm bu üç karakter Kemal Atatürk’te birleşir”.
Yabancı bir siyasetçinin söylemiş olduğu bu sözler son derece önemlidir.
Yokluklar içinde uzunca süren bir bağımsızlık savaşının hemen akabinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulur, egemenlik kayıtsız ve koşulsuz olarak millete verilir. Eğitim-öğretim, Tarım, sanayi, sağlık, ticaret ve bankacılık alanlarında bir sürü başarılı devrimler ve kalkınma projeleri gerçekleştirilir. Yoksul ama çalışkan Türk halkı Büyük Lider’in önderliğiyle az zamanda çok büyük işleri başarır.
Kitaptan alıntılar:
‘Aydınlar – halkın ışık saçan düşüncesi, ülkenin eğitimli beyin gücüdür.
“Milyonlarca halk bedenen, ruhen, fikren ve ahlaken çürüyor da, hiç kimse bu kokuşmuşluğu görmüyor. Herkesin karakteri bozulmuş veya herkes bu yozlaşmışlığa alışmış da bunu doğal bir durum sanıyor sanki. Ama bu böyle mi olmalıdır?”
Özür diliyorum ama sizlerle açık konuşmak istiyorum: Her meslekte olduğu gibi,öğretmenler arasında da mesleğine layık olmayan çok kişi var.Bunlar öğretmenlik etmeyi aşağılık bir iş kabul eden gündelikçilerdir. Böylelerine bir dost nasihati veriyorum: Öğretmenliği bırakıp kendilerine başka bir iş arasınlar.Tüccar olsunlar,başka işler bulsunlar ama canlı bir ruha ve bilgiye sahip fedakar insanların bulunması gereken yerleri işgal etmesinler.”
İnsanların sizinle sohbet ettikleri zaman mutlu olmaları için çabalayın.
Yöneticiler iyi veya kötü olsunlar, kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi milletlerinin birer yansımasıdırlar. Onlar, milli ruhun birer kopyasıdır.Onlar, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, devlet adamları da onlar gibidir. İşte bu nedendir ki eskiden beri “Her millet layık olduğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur” denilmiştir.
”Baylar! Körebe oynamaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? Vatanseverliği, halk sevgisini, kültürel gelişime sağladığınız katkıyı bağırarak anlatıyorsunuz. Kendiniz halk ve vatan için, kültür adına ne yaptınız,söyler misiniz? Bazıları utanmadan, inatla ve haince bir arsızlıkla bu ”değerli vatanı” talan ediyor, ”sevgili halkını” soyup soğana çeviriyor. Diğerleri bürolarda, yayınevlerinde aylak aylak vakit öldürüyor, okul ve üniversitelerde memur olarak çalışıyor. Ve bütün bunlar olurken ”sevgili halkı” temsil eden milyonlarca insan maddi manevi çöküşe sürükleniyor, sakat kalıyor, içip kendini kaybediyor, kalpleri kin ve öfke doluyor. Halkın temel değerleri giderek yok oluyor.”
“Aydın olmak modaya uygun elbise, şapka ve kolalı gömlek giymek değildir. Aydın kesim,bir milletin beyni gibidir. Millet sizi iyi bir öğrenim gördükten sonra, bir maaşa konasınız; akşamları, kahvelerde iskambil veya domino masasının başına geçip eğlenesiniz diye okutmamıştır.
Dilinizi temiz tutunuz! Arkadaşlarınızın kulaklarını kirletmeyiniz! Kaba saba küfürlerle konuşmak, köpek ulumasından daha kötüdür. Küfretmek manevi medeniyetsizliğin belirtisidir..
Herkes hayattan bir şey almak ister ama ona bir şey vermek istemez.
“İnsanoğlu, yeryüzünün en değerli varlığıdır. “
‘Aydınlar – halkın ışık saçan düşüncesi, ülkenin eğitimli beyin gücüdür.